Bu yılki Bodrum tatilimizin birkaç gününü karşı komşuda yani Kos'da geçirmeye karar verdik.
Kos'a Bodrum'dan geçmeyi planlıyorsanız 2 seçeneğiniz var.
Ya Bodrum merkezden ya da Turgutreis'den kalkan feribota binmeniz gerekiyor.
Aynı gün içerisinde gidip dönecekseniz tek kişi için bilet fiyatı 19 Euro, şayet bizim gibi konaklamalı bir ziyaret yapacaksanız kişi başı 30 Euro ödemeniz gerekiyor.
Gitmeden önce "yurt dışı çıkış harcımı yatırmadım" diye de üzülmeyin, işlemlerinizi pasaport kontrolünden önce girişte rahatlıkla tamamlayabilirsiniz.
**Yalnız Türkiye'den gidişte biletinizi önceden almanızı tavsiye ederim çünkü günlük turistik vize ile de karşı kıyıya geçen çok olduğu için yoğunluk yaşanabiliyor.**
Evimiz Turgutreis'de olduğu için Bodrum'a gitmeye gerek görmedik doğal olarak.
Turgutreis - Kos yolculuğu yaklaşık 45 dakika sürüyor. Bodrum'dan gidince de 1 saatinizi yolda geçiriyorsunuz.
Kos'a doğru giderken Bodrum'a son bakış... |
Bildiğiniz üzere Yunanistan bir Avrupa Birliği ülkesi ve her AB ülkesinde olduğu üzere karşı kıyıya geçmek için de Schengen vizesine sahip olmak durumundasınız. En azından bizim gibi kırmızı pasaport sahibi iseniz durum böyle:)
Gün 1:
Feribot Kos'a yanaşıp da pasaport işlemlerimizi de tamamladıktan sonra elimizde telefonlar otelimizi aramaya koyulduk. Şöyle bir güzellik var ki; adanın Bodrum'a bakan tarafında Turkcell nefis çekiyor! Bu nedenle internet sıkıntısı hiç yaşamadık:)
Booking.com üzerinden rezervasyonunu yaptırdığımız otelimize - Theonia Hotel - limandan çıktıktan yaklaşık 15 dakika sonra ulaştık. (Otel ile ilgili yorumlarımı yazının en altında yapacağım) Eşyalarımızı odamıza hemen bırakıp kendimizi plaja attık...
Liman boyunca yolu takip ederseniz, restoranların bitiminde sahile hemen ulaşıyorsunuz. Kos'un uzun ve canlı bir sahili var... Old River Beach Restaurant bizim buradaki ilk durağımız oldu. Buranın şezlong ve şemsiyeleri ücretsizdi ayrıca adanın yerlisi Yusuf Abi'nin dostane karşılaması ve içten sohbeti de çok keyifliydi. Üstüne üstlük herkesin anlattığı o kocaman porsiyonlu kalamarları da mideye indirmem ayrı bir keyif unsuruydu.
** hakları varmış doğrusu, Kos'ta porsiyonlar kocaman! :) **
Akşam saatlerine doğru hazırlanıp merkezi gezmeye karar verdik. Burada ilk durağımız: Hipokrat Meydanı ve tabii ki Hipokrat Ağacı. Zamanında Hipokrat'ın öğrencilerine bu ağacın altında ders verdiğine inanılıyormuş. Muş diyeceğim çünkü ağaca bakarsanız bunun gerçeklikten uzak olduğunu görebilirsiniz.
Hipokrat Ağacı |
Hipokrat Ağacı'nın altındaki bir Osmanlı Çeşmesi ** Köşede duran şişeye bakarsanız, tarihin kalıntılarının bazı(!) insanlar (!) için ne kadar değerli olduğuna şahit olabilirsiniz** |
Hipokrat Meydanı'ndaki mini köprüden geçerek Neratzia Kalesi'ne ulaşabilirsiniz.
Köprü yolu ağaçlıklı olduğu için sanki yeşilliklerin arasına dalacakmışım gibi bir his yarattı bende. Öyle taze, öyle güzel bir görüntü ki... |
Neratzia Kalesi'nin girişi Girişi 3 Euro olan kale, biz akşam saatlerinde gittiğimiz için neredeyse kapanmak üzereydi. |
Köprü üzerinden limana bakış |
Hipokrat Meydanı'nın diğer tarafında ise Asklepion Antik Kalıntıları var.
Asklepion Hipokrat'ın tıp ilmini sistemli bir şekilde uygulamaya başladığı yer olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de adanın en önemli ve görkemli eseri olduğu varsayılıyor. Adayı gezen turistik mini tren bu bölgenin de içinden geçiyormuş. Annemler geçtiğimiz yıl bu sayede keyifli bir tarihi yolculuk yapmışlar.
Turistik tren |
İlk günün akşam yemeği için tercihimiz Agkyra oldu.
Yemeğe daldığım için Facebook sayfalarından aldığım resmi paylaşıyorum |
Yemeğimizi neredeyse denizin içinde enfes bir manzaraya karşı yedik. Menümüz saganaki (kızarmış feta), sarımsaklı mantar ve Yunan salatasının yanı sıra midyeli pilavdan oluştu. Bence Kos'a geldiğinizde kalamar falan değil midyeli pilav yemelisiniz, lezzet komasına girdim diyebilirim.
Yemekten sonra adanın merkezinde yer alan barlar sokağına gittik. Türkiye'ye bu kadar yakın olan bir adada çok fazla Türk olmasını bekliyorsunuz ama yanlış. Şaşılacak şekilde genç Avrupalı turist var Kos'ta. Herkes sokakta eğleniyor, çok keyifli. Biz o gece canlı müziğin de yapıldığı Hammam'ı tercih ettik. İçkiler kaliteli ve her zamanki gibi ucuzdu.
Gün 2:
Kos'daki 2. günümüzde araba kiralayarak adanın bir diğer ucunda bulunan Kefalos Bölgesi'ndeki plajlara gittik. Merkezden Kefalos Bölgesi'ne uzaklık yaklaşık 43 km olduğunu var sayarsak, adada bir araç kiralamak şart diyebilirim.
İlk durağımız tarihi kalıntıları ile Ag. Stefanos...
Ag. Stefanos |
Ag. Stefanos kumsalının hemen karşısında bulunan minik adanın bir kilisesi var. İşin güzel yanı denizden rahatlıkla yüzerek adaya ulaşabiliyorsunuz. Su soğuk olmadığı gibi derin de değil. Boyu 1.70 olan biri parmak ucunda rahatlıkla durabilir:)
Ag. Stefanos'un panaromik görüntüsü |
Ag. Stefanos'da geçirdiğimiz 1 - 2 saatin ardından kendimizi Paradise Beach'in kollarına attık.
Paradise Beach'in harika kumsalı ve denizinin yanı sıra unutulmaması gereken bir nokta da şezlongda güneşlenirken 5 dakikada bir yanınıza gelen Ganalı seyyar satıcı arkadaşlar. Kimi bileklik yapıyor, kimi gözlük, kimi saat satıyor... Hiçbiri rahatsız edici değil. Soruyor ve gidiyor. Bir de takmışlar dillerine "hakuna matata" diyip gidiyorlar:)
Bu güzel sahille vedalaşıp güneşi batırmak üzere Zia'ya doğru yola çıkıyoruz.
Akşam yemeği için tercihimiz Oromedon. Nefis manzarası ve harika yemekleri ile şahane bir akşam geçirdik...
Gün 3:
Bugünü de Kos Town'da aylaklık ederek geçirmeye karar verdik.
Kahvaltımızın ardından merkeze inip biraz alışveriş yaptık. Ben sahildeki balıkçılardan kalamar, karides almayı kafama koymuştum ama restoranlar benden hızlı davranmış ve tüm tezgahları boşaltmışlardı.
Alışverişin ardından öğle yemeği vaktine kadar yine sahilde denize girip, güneşin tadını çıkardık. Otelden çıkışımızı yaptık ve sırtımızda çantalarımızla Nick the Fisherman'in yolunu tuttuk.
Burası adanın en ünlü restoranlarından biri ancak ne yazık ki bizim yemeklerini denemeye fırsatımız olmadı... Neden mi? Çünkü eşimin midye haricindeki tüm deniz ürünlerine alerjisi var ve Nick the Fisherman'da sadece ama sadece deniz ürünü servis ediliyor. Yanımızda ilaçlar olmasına rağmen, içime sinmedi. Kimse kusura bakmasın da, hiçbir şey ondan değerli değil! :)
Bu yüzden biz de yolun karşı tarafındaki Caravelle'e gittik.
Ben yine kendimi rakı eşliğindeki deniz mahsullerinin kollarına atarken, o da rakı eşliğinde devasa midye tabağına döndü.
Saat 17:30 feribotuna doğru yürürken, bir sonraki yurt dışı tatilimizi planlamaya başlamıştık bile!
Denizi ve sahili kum olan bu plajda bir çok su sporunu yapabiliyorsunuz |
Paradise Beach Restaurant Yemekleri de kendi gibi güzel bir mekan. İçerisindeki sandalyelerden tutun da süslere kadar tüm detayların ahşap olması çok hoş. İnsan kendini Taş Devri'ne gelmiş sanıyor:) |
Hamburgerimin yanında "blueberry slush puppies" denilen içeceği istedim. Şekerli ama soğuk yapay bir şey işte... Dilimin masmavi olduğunu bilmem söylememe gerek var mı? |
Bu güzel sahille vedalaşıp güneşi batırmak üzere Zia'ya doğru yola çıkıyoruz.
Zia'da şirin bir restoran girişi |
Zia'da günün batışı |
Bir günü daha sağlık ve huzurla geçirmemizin şerefine! |
Bugünü de Kos Town'da aylaklık ederek geçirmeye karar verdik.
Kahvaltımızın ardından merkeze inip biraz alışveriş yaptık. Ben sahildeki balıkçılardan kalamar, karides almayı kafama koymuştum ama restoranlar benden hızlı davranmış ve tüm tezgahları boşaltmışlardı.
Alışverişin ardından öğle yemeği vaktine kadar yine sahilde denize girip, güneşin tadını çıkardık. Otelden çıkışımızı yaptık ve sırtımızda çantalarımızla Nick the Fisherman'in yolunu tuttuk.
Burası adanın en ünlü restoranlarından biri ancak ne yazık ki bizim yemeklerini denemeye fırsatımız olmadı... Neden mi? Çünkü eşimin midye haricindeki tüm deniz ürünlerine alerjisi var ve Nick the Fisherman'da sadece ama sadece deniz ürünü servis ediliyor. Yanımızda ilaçlar olmasına rağmen, içime sinmedi. Kimse kusura bakmasın da, hiçbir şey ondan değerli değil! :)
Bu yüzden biz de yolun karşı tarafındaki Caravelle'e gittik.
Ben yine kendimi rakı eşliğindeki deniz mahsullerinin kollarına atarken, o da rakı eşliğinde devasa midye tabağına döndü.
Saat 17:30 feribotuna doğru yürürken, bir sonraki yurt dışı tatilimizi planlamaya başlamıştık bile!
Haritalar, notlarım, gittiğimiz yerlerin kartları ve tabii ki pasaportlar olmadan olmaz |
Önemli Notlar:
1. Ada'da gezmek için araba, buggy ya da motor kiralayabilirsiniz ama hava o kadar sıcak ki 40 km yolu araba harici bir araç ile gitmeden önce bir kez daha düşünün derim.
2. İnternetten baktığınız haritalar gözünüzü korkutmasın, şehrin merkezinde bulunan herhangi bir noktaya yürüyerek 15 - 20 dakikada ulaşabilirsiniz. Ama yok ben yürümem derseniz, kiralık bisikletler emrinize amade. Şehir dümdüz olduğu için hiç de sıkıntı çekmezsiniz.
3. AB ülkesi olmayı sindirmişler. Yola adımınızı atmanız ile birlikte araçlar küfür etmeden ya da kinle bakmadan duruyorlar. Türkiye'ye döndüğünde insan çok içerliyor.
4. Zia Köyü'ne mutlaka çıkın ve Oromedon'da ahtapot yiyin. Sıcak servis edilen ev ekmeklerinden de istemeyi unutmayın.
5. Ahtapot dolması denemeden, Myhos Bira ve frappe içmeden gelmeyin.
6. Bir de... Ouzo falan meşhur da her yerde Yeni Rakı var:)
4. Zia Köyü'ne mutlaka çıkın ve Oromedon'da ahtapot yiyin. Sıcak servis edilen ev ekmeklerinden de istemeyi unutmayın.
5. Ahtapot dolması denemeden, Myhos Bira ve frappe içmeden gelmeyin.
6. Bir de... Ouzo falan meşhur da her yerde Yeni Rakı var:)
Theonia Hotel Notlar:
- Merkeze çok yakın olan otelimiz tertemizdi ancak duş jeli ya da şampuan gibi detaylar aramamak lazım.
- Otelin tüm çalışanları son derece kibar ve yardımsever.
- Otelde continental kahvaltı veriliyor.
- Merkeze çok yakın olan otelimiz tertemizdi ancak duş jeli ya da şampuan gibi detaylar aramamak lazım.
- Otelin tüm çalışanları son derece kibar ve yardımsever.
- Otelde continental kahvaltı veriliyor.
bende niyetimi bozdum Yünanıstan ın Tasos adasına istiyorum ama bakalım:)
YanıtlaSilKesin gitmelisin:) Ben yedim tüm tatili, Thassos seneyi beklesin artık:)
YanıtlaSil