11 Aralık 2014

Gezi Notları | Belgrad - Sırbistan



Belgrad'dan döneli hemen hemen 3 hafta oldu sanırım ama ancak sıra yazmaya geldi.
Bu arada başlığa Sırbistan'ı da ekledim ki, sanılmasın Belgrad Ormanları'na koşmaya gittim...

Hangi ülkeye giderseniz gidin uçak biletlerini aldıktan sonraki en mühim konu: vize.
Belgrad'a Türk pasaportu ile vizesiz giriş yapabiliyorsunuz ayrıca Pegasus'un kampanyalarını takip ederseniz çok uygun fiyatlı uçuşlar da yakalayabilirsiniz.
Biz sevgili kocam ve 3 arkadaşımız ile birlikte 3 gece 4 günlük bir seyahat planladık.

Bu sefer otelde değil Airbnb üzerinden kiraladığımız 3 odalı çok merkezi bir evde konakladık. Hem maliyet olarak çok uygun oldu, hem de kendi evimiz gibi hareket ettik.

Belgrad'ın para birimi Dinar (RDS) ve 1 Euro yaklaşık olarak 119 RDS'ye denk geliyor. İlk para bozdurduğunda itiraf etmeliyim ki insan kendini bir garip hissediyor zira elinde bir tomar para oluyor. Sanıyorsun ki bu para hiç bitmez... 
Para nasıl bozdururum diye de endişelenmenize hiç gerek yok çünkü havalimanında bile rahatlıkla para bozdurabilirsiniz. Şehir merkezinde ise neredeyse her köşe başında Menjaçnica denilen döviz büroları bulunuyor.


Biz kasım ayı sonunda gittiğimiz için hava çok puslu ve serindi. Bu nedenle gitmeden hava durumunu iyice takip edip , valizinizi buna göre hazırlamanızı tavsiye ederim.

İtiraf ediyorum: Bu Belgrad gezisi turistik bir gezi olmaktan çıkıp, yeme-içme gezisine döndü. Sırp yemekleri o kadar lezzetli ve fiyat kalite paralelinde o kadar ucuzdu ki; tüm lokal lezzetlerden doyasıya yeme fırsatı bulduk.

İlk durağımız ise Prava Pljeskavica...

Muhteşem lezzetli köfteleri ile burger yapan minicik bir dükkan burası. Yiyeceğinizi ayakta yiyip gidiyorsunuz, tam bir büfe mantığı.
Merak edenler için içinde domuz olmadığını sadece kırmızı etten yapıldığını belirtmekte de fayda var.



Burgerlerimiz hazırlanıyor.

Bize afiyet oldu valla!
Ben bile 350 gr et yedim!

Belgrad'a gelen o kadar çok Türk turist var ki; adamlar kendilerine Türkçe kartvizit bastırmışlar:)




İlk günün öğleninde tıka basa yediğimiz için akşam aperatif bir şeyler yemek istedik ve Knez Mihailova Caddesi'nde bulunan Smokvica'ya gittik.


Siparişlerimizin kocaman porsiyonlarda geleceğini bildiğimizden 5 kişi için 3 kişilik aperatif siparişi verdik ve afiyetle yedik.

Knez Mihailova Caddesi aynı bizim İstiklal Caddemiz gibi... Daha tenha ve yeşillikli sadece.
Knez Mihailova'yı dümdüz takip ederseniz Kalemagdan Parkı ve dolayısı ile Kalemagdan Kalesi'ne ulaşıyorsunuz. Park çok büyük olduğu için ayaklarımıza kara sular indi ama doyamadık ve ertesi gün tekrar gündüz gözü ile bir kez daha gezdik.

** Bu arada Belgrad'da her yerde park var... Her yer yeşillik ve çok kıskanılası!**

Kalemagdan Parkı

Kalemagdan Parkı

İkinci günün öğle yemeğinde tercihimiz meşhur Restaurant Lovac oldu.
Sadece av etinin servis edildiği bu restoran Alekse Nenadovica Sokağı'nda bulunuyor. 




Lovac Tabağı: Sırp kaymağı ve peynirinden oluşuyor. Yanında getirdikleri biber turşusu inanılmaz lezzetli.
Spiral sosis/sucuk: Oldukça baharatlı ve lezzetli.

Avcı Sepeti: Beyaz şarap ve krema ile pişirilmiş geyik eti. Hayatımda hiç böyle lezzetli bir şey yemedim ben.
Belgrad favorim.

Lovac çıkışı şiş midelerimizi biraz olsun sakinleştirmek ve rahatlatmak için Nicola Tesla Müzesi'ne gittik.



Belgrad'a gitmek gibi bir planınız varsa, Nikola Tesla Müzesi'ni mutlaka notlarınız arasına almalı ve ziyaret etmelisiniz. İnteraktif, keyifli ve son derece bilgilendirici bir müze.
Giriş ücreti kişi başı için 500 RDS.
Müze çıkışı gezdiğimiz pazarın bir bölümü..

İlk iki günün Belgrad notlarından şimdilik bu kadar.
İkinci gün akşam ve diğer günler bir sonraki yazımda olacak.

Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim:)


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder