The Lobster - Istakoz
Yapım: 2015 - İrlanda-İngiltere-Yunanistan-Fransa-Hollanda
Tür: Absürd Komedi
Süre: 119 Dak.
Yönetmen : Yorgos Lanthimos
Senaryo: Yorgos Lanthimos, Efthymis Filippou
Oyuncular: Colin Farrell, Rachel Weisz, Jessica Barden
IMDB Puanı: 7,2/ 10
Bekar ve yalnız olmanın devlet tarafından yasaklandığı distopik* bir gelecekte, 45 gün içerisinde eş bulmak için "Otel"e giden insanların / hayvanların hikayesi.
* Distopya, (anti-ütopya Yunanca dystopia) çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır.
MimE Notu: Başrollerini Colin Farrell ve Rachel Weisz'ın paylaştığı film, bir İrlanda, İngiltere, Yunanistan, Fransa ve Hollanda ortak yapımı.
Hikaye absürd bir zaman ve dünyada geçiyor. Buna karşılık, söylemler ve hayvansal figürlerin altına gizlenmiş mesajlar son derece mantıklı ve gerçekçi.
Filmin konusuna biraz daha detay vermek gerekirse, bekar ya da dul olmanın yasak olduğu bir dünyada, eş bulmak için "Otel" olarak adlandırılan bir yere gönderilen yalnız bireylerin 45 günlük süre içerisinde hayatlarını birlikte geçirecekleri birini bulmaları bekleniyor. Geçen 45 günde eşlerini bulamayanlar önceden belirledikleri bir hayvana dönüştürülerek, ormana salınıyor. Bu kuraldan kaçarak ormanda yaşayanlar ise otelde kalanlar tarafından avlanıyor ve böylelikle otelde ekstra bir gün daha konaklamaya hak kazanıyorlar.
Yalnız kalmamak adına burnu sürekli kanayan kızla birlikte olabilmek için her gün duvara burnunu vurarak kanatan bir adam da görüyoruz, acı hissetmeyen bir kadınla birlikte olmak için köpeğinin (köpeğe dönüştürülen abi) öldürülmesine tepki vermeyen hatta umursamaz görünmeye çabalayan bir adam (Colin Farrell) da.
Kısacası konu -bana göre- gerçekten zor ve yorucu, filmi izlerken bir detayı kaçırmamak adına dikkatle izlemeniz ve dinlemeniz gerekiyor. Bunun yanı sıra alt anlamlar, detaylarda gizlenmiş zıtlıklar, biri ile birlikte olma zorununluluğunun ne kadar önemli (!) olduğunun "kibarca" altının çizilmesi, kadın - erkek ilişkilerinin ve de toplumun bakış açısının yozluğunun anlatımını ve de oyunculukları çok başarılı buldum.
2015 Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nün sahibi The Lobster, sıradanlıktan uzak bir film olmasının yanı sıra yönetmen Yorgos Lanthimos'un İngilizce olarak çektiği ilk filmi. Oyuncuların neredeyse makyajsız oluşu ve de çekimlerin doğal ışık ile gerçekleştirilmesi de filmin konusu paralelinde şekilde iç karartıyor.
Bu detayı da yazmadan geçemeyeceğim: Son zamanlarda Colin Farrell'in Hollywood dünyasının para getirmesi garanti filmlerinde yer almaktansa, oyunculuk ve senaryo öncelikli rollerde yer almasına hem şaşırıyor, hem de oyunculuğunun bu kadar başarılı olmasını gıpta ile takip ediyorum (Yıllarca kendisini polis rollerinde izledikten sonra bünyem sanırım bu sıradışı oyunculuğu bir süre kabul etmeyecek ve her seferinde aynı şeyi yineleyeceğim).
Bekar ve yalnız olmanın devlet tarafından yasaklandığı distopik* bir gelecekte, 45 gün içerisinde eş bulmak için "Otel"e giden insanların / hayvanların hikayesi.
* Distopya, (anti-ütopya Yunanca dystopia) çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır.
Distopik bir toplum otoriter - totaliter bir devlet modeli ya da benzer bir başka baskıcı sistem altında karakterize edilir. (Kaynak: Wikipedia)
MimE Notu: Başrollerini Colin Farrell ve Rachel Weisz'ın paylaştığı film, bir İrlanda, İngiltere, Yunanistan, Fransa ve Hollanda ortak yapımı.
Hikaye absürd bir zaman ve dünyada geçiyor. Buna karşılık, söylemler ve hayvansal figürlerin altına gizlenmiş mesajlar son derece mantıklı ve gerçekçi.
Filmin konusuna biraz daha detay vermek gerekirse, bekar ya da dul olmanın yasak olduğu bir dünyada, eş bulmak için "Otel" olarak adlandırılan bir yere gönderilen yalnız bireylerin 45 günlük süre içerisinde hayatlarını birlikte geçirecekleri birini bulmaları bekleniyor. Geçen 45 günde eşlerini bulamayanlar önceden belirledikleri bir hayvana dönüştürülerek, ormana salınıyor. Bu kuraldan kaçarak ormanda yaşayanlar ise otelde kalanlar tarafından avlanıyor ve böylelikle otelde ekstra bir gün daha konaklamaya hak kazanıyorlar.
Avlanmaya giden yalnız otel sakinleri |
Yalnız kalmamak adına burnu sürekli kanayan kızla birlikte olabilmek için her gün duvara burnunu vurarak kanatan bir adam da görüyoruz, acı hissetmeyen bir kadınla birlikte olmak için köpeğinin (köpeğe dönüştürülen abi) öldürülmesine tepki vermeyen hatta umursamaz görünmeye çabalayan bir adam (Colin Farrell) da.
Kısacası konu -bana göre- gerçekten zor ve yorucu, filmi izlerken bir detayı kaçırmamak adına dikkatle izlemeniz ve dinlemeniz gerekiyor. Bunun yanı sıra alt anlamlar, detaylarda gizlenmiş zıtlıklar, biri ile birlikte olma zorununluluğunun ne kadar önemli (!) olduğunun "kibarca" altının çizilmesi, kadın - erkek ilişkilerinin ve de toplumun bakış açısının yozluğunun anlatımını ve de oyunculukları çok başarılı buldum.
2015 Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nün sahibi The Lobster, sıradanlıktan uzak bir film olmasının yanı sıra yönetmen Yorgos Lanthimos'un İngilizce olarak çektiği ilk filmi. Oyuncuların neredeyse makyajsız oluşu ve de çekimlerin doğal ışık ile gerçekleştirilmesi de filmin konusu paralelinde şekilde iç karartıyor.
Bu detayı da yazmadan geçemeyeceğim: Son zamanlarda Colin Farrell'in Hollywood dünyasının para getirmesi garanti filmlerinde yer almaktansa, oyunculuk ve senaryo öncelikli rollerde yer almasına hem şaşırıyor, hem de oyunculuğunun bu kadar başarılı olmasını gıpta ile takip ediyorum (Yıllarca kendisini polis rollerinde izledikten sonra bünyem sanırım bu sıradışı oyunculuğu bir süre kabul etmeyecek ve her seferinde aynı şeyi yineleyeceğim).
Keyifli seyirler,
çok ilginç bir filme benziyor, listeme aldım teşekkürler
YanıtlaSilGerçekten öyle, yorumlarınızı heyecanla bekliyorum.
SilYine harika bir film, distopya. Gerçekten bir kere izlemek yetmez alt anlamların hepsini okumak, görmek için. Yine etkileyici ve yüzde yüz izlenmesi gereken bir film. Farrell yorumunuz güldürdü 😄.
YanıtlaSil